Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tvnet’te katıldığı programda ABD ile ilişkiler ve CAATSA yaptırımlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Fidan, mevcut şartlar altında CAATSA yaptırımlarının 2026 yılı içerisinde kaldırılmasının mümkün olabileceğini ifade etti.
“SDG, İSRAİL’DEN CESARET ALIYOR”
Suriye’deki gelişmelere değinen Bakan Fidan, SDG’nin tutumunu eleştirdi. Fidan, “SDG, İsrail’den kesinlikle cesaret alıyor. Hiçbir zaman muhalefetle birlikte Esad’a karşı hareket etmedi” dedi.
SDG’nin DEAŞ tehdidini gerekçe göstererek süreci uzatmaması gerektiğini vurgulayan Fidan, bu yaklaşımın sahadaki dengeleri olumsuz etkilediğini belirtti.
SURİYE’NİN GÜNEYİ İÇİN UYARI
Suriye’deki son duruma ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunan Bakan Fidan, 8 Aralık’tan sonra başlayan yeni süreçte önemli adımlar atıldığını ancak problemlerin büyüklüğü nedeniyle bunların hemen görülemediğini belirtti. ABD’deki Sezar yasasının kalkmasının yatırımların önünü açtığını ifade eden Fidan, Türkiye’nin de havalimanı ve enerji gibi alanlarda çok sayıda projeyi desteklediğini ve iş adamlarını Suriye’ye yatırım yapmaları için teşvik ettiğini söyledi.
Fidan, Suriye’deki silahlı muhalif grupların tek bir komuta altında toplanarak ulusal orduya bağlanmasının çok önemli ve takdiri yapılmamış bir başarı olduğunu vurguladı. Bu süreçte Türkiye’nin büyük fedakarlık yaptığını ve yapıcı bir rol oynadığını belirten Fidan, farklı grupların daha büyük maslahatı gözeterek güç alanlarından vazgeçmesinin bir olgunluk ve özveri olduğunu kaydetti.
Suriye’deki mevcut risklere de dikkat çeken Hakan Fidan, en büyük risk alanı olarak güneyi işaret etti. Fidan şöyle dedi:
“SDG’nin kontrol ettiği bölgelerde şu anda sorun alanı var. Bir de güneyde özellikle güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güneydeki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil, o da yönetilebilir bir konu. İsrail’in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir”

“TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ ŞEFFAF İLERLİYOR”
Türkiye’de yürütülen terörle mücadele ve toplumsal barış sürecinin şeffaf bir şekilde ilerlediğini belirten Fidan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin daveti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiyle başlayan sürecin tarihi bir fırsat olduğunu söyledi. Fidan, Meclis’teki komisyonların sivil toplum örgütlerinden kanaat önderlerine kadar herkesi dinleyerek ortak akıl aradığını ifade etti.
Buna karşılık terör örgütünün şeffaf bir tavır sergilemediğini belirten Fidan, “Karşı tarafın bu türden bir tartışması yok. Yani örgüt bu konuda ne düşünüyor, ne yapacak, ne edecek? Herkes Türkiye’den beklenen adımları ifade ediyor da örgüt kendi adımlarına ilişkin bir cümle biz duymuyoruz” dedi.
“ÖRGÜT KENDİ İRADESİYLE HAREKET ETMİYOR”
Bakan Fidan, terör örgütünün bölgedeki en demokratik ülke olan Türkiye’ye karşı silahlı mücadele verirken, diğer antidemokratik rejimlerle bir sorunu olmamasının çelişkisine dikkat çekti. Fidan, “Bu aslında şunu gösteriyor: Kendi iradesiyle değil, bölgesel ve küresel ittifaklarla yürütülen bir iş olduğu için bunun kendi içinde rasyonalitesi yok” diye konuştu.
Örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ın bu gerçeği 2013’te gördüğünü ancak Suriye’deki durumun bahane edilerek dağ kadrolarının süreci bitirdiğini de sözlerine ekledi.

İSRAİL’İN BÖLGESEL POLİTİKASI VE SDG
Bakan Fidan, İsrail’in bölgeye yönelik bir dizayn arayışı içinde olduğunu ve bu politikanın Lübnan, Suriye ve Filistin’de görüldüğünü ifade etti. Fidan, “İsrail’in kendi güvenlik algısını başkalarının güvensizliği üzerinden oluşturması, başkalarındaki riski, bölünmeyi, kaosu kendisini güvenli olarak görmesine yönelik bir bölgesel politikası var. Bu böyle olduğu sürece, komşu ülkelere yönelik müdahalesi devam edecek gözüküyor” dedi.
SDG’nin İsrail’den cesaret alıp almadığı yönündeki soruya Fidan, “Kesinlikle alıyor. Bu yeni durum değil, bu hep böyleydi zaten” yanıtını verdi. SDG’nin hiçbir zaman muhalefetle birlikte Esad’a karşı hareket etmediğini vurgulayan Fidan, “Esad’ın gitmemesi konusu sadece Rusların ve İranlıların istediği bir konu değildi. İsrailliler de gitmesini istemiyordu. Dolayısıyla İsrail’in etkide altında tuttuğu Amerikan politikacıları da bu noktaya gelmişti” şeklinde konuştu.
Fidan, o dönemde Amerika’nın muhaliflerden desteğini çekmesinin arkasında İsrail’in güvenlik algısının yattığını belirtti.
